Gıda Bülteni Yazarlar Balık av sezonu başladı; Hangi balıklarda cıva kirliliği daha fazla?

Balık av sezonu başladı; Hangi balıklarda cıva kirliliği daha fazla?

Balık en sağlıklı seçenek ama denizlerimiz eskisi kadar temiz değil. Balıkların bünyesinde barındırdığı ağır metaller de başta otizm olmak üzere birçok nörogelişimsel hasarla ilişkilendiriliyor. Peki hangi balıkta ağır metal riski daha fazla. Uzman Diyetisyen Elif Karacanoğlu, balıktaki cıva riskini ve doğru beslenme yöntemlerini yazdı...

6 Dakika
OKUNMA SÜRESİ

Fransa’ da okul kantinleri ve yemeklerinde ton balığının yasaklandığını okumuşsunuzdur. 

Yasağın nedeni ise içerdiği cıva miktarının, önerilen değerleri aşması. 
Peki cıva neden zararlı? 

Birçok çalışmada cıva zehirlenmesinden bahsedilir. Örneğin solunması ile akciğerlerde harabiyet yaratır. Ancak vücutta ve özellikle beyinde birikmesi, bilişsel bozukluklara, nörolojik hasarlara yol açabilir.

Beyinde onlarca yıl kalıyor

Ağır metal maruziyetini ölçmek için yapılan kan ve saç örneklemelerinde ancak son 1- 2 aylık maruziyeti hakkında bilgi sahibi olabiliyoruz. Cıvanın uzun yıllar organlarda kalabildiğini ve beyinde onlarca yıl kalabildiğini biliyoruz.
Bu durumu engellemek için yapılması gereken en önemli şey ise aslında vücutta cıvanın birikmesini engellemek. 

Çocuk Gelişimde Cıva Maruziyetinin Yan Etkileri

Ağır metallerden olan ‘metilcıva’ya henüz anne karnında  maruz kalınmasının IQ kayıplarına ve ilişkili nörogelişimsel eksikliklere neden olduğu iyi bilinir. 
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), gıdalardaki metilcıva’nın güvenlik değerlendirmesinde, nörogelişimin, özellikle rahim içinde maruziyetinin en hassas sağlık sonucu olduğunu vurgular.

Cıva arttıkça zeka geriliyor

WHO çeşitli raporlarında potansiyel cıva etkilerini değerlendirmek için , anne saçındaki cıva miktarını ölçer. Her 1 μg / g  artış ile bebeğin IQ puanında 0,18 puanlık düşüş görülmüş. 
IQ'daki %1'lik bir düşüşün de yaşam boyu kazançlarda yüzde 1,4'lük bir düşüşle ilişkili olduğunu varsayılmış.

Hangi balıklarda Cıva Daha Çok Cıva Bulunur?

Küçük ve sığ sularda yaşayan  deniz balıklarının %1,6'sı, yumuşakçaların %7,62'si, küçük dip  deniz balıklarının %20,8'i, büyük dip deniz balıklarının %23,7'si, sefalopotların (mürekkep balığı, kalamar, ahtapot gibi) %29,4'ü, kabukluların %39,8'i ve büyük kıyı deniz balıklarının %49,3' ünün metilcıva içeriği güvenilir sınır değerin üzerinde. 

Bu bilgiler bize her zaman ilettiğimiz gibi, tüketim için daha küçük ve sığ su balıklarının tercih edilmesi gerektiğini bir kez daha doğrulamaktadır.
Sizlere anlattığım bu yüksek cıva içerikleri bizim denizlerimizden yapılan ölçümler değil. Daha çok okyanuslardan. 

Midye ve kalamarda cıva var mı?

Ancak bizler hazır av yasağı kalkmışken, hamsi ve palamutu sıklıkla tercih etmeliyiz. Büyük deniz balıklarını, çiftlik balıklarını ve kabuklu deniz ürünlerini ise oldukça nadir tüketmeliyiz. 
Sağlıklı ve otizmli çocuklar karşılaştırıldığında serum cıva seviyeleri otizmli çocuklarda maalesef daha fazladır.  

Cıva otizm yapar mı?

Otizmli hastaların %48 inde kan cıva düzeyleri daha yüksek görülür. 
Ağır metale en az maruziyeti sağlayabilmek, insan sağlığı için ilk sırada yer alan sağlık hedefi olmalıdır. Ancak maruz kaldıktan sonra ise, bizi bu toksinlerin nasıl etkilediğini, o dönemdeki beslenmemiz belirler. 
Dolayısı ile beslenmemizde dikkat edebileceğimiz hala birçok şey bulunuyor.  

Nasıl beslenmeliyiz?

•    Glutatyon sistemini çalıştırmak: Glutatyon sistemi, insan vücudunun en bilinen detoks mekanizması olarak açıklanabilir. Vücudumuz tarafından doğal olarak üretilen glutatyon, otuzlu yaşlardan sonra üretimi azalır. Ancak doğru beslenme, yeterli hayvansal protein ve bitkisel protein kombinasyonu, bunun yanında kükürtlü sebzlerşn tüketimi, glutatyon üretimini desteklemektedir. Kükürtlü sebzler ise brokoli, karnabahar, brüksel lahanası, roka, turpgiller olarak sayılabilir. 

•    Karaciğerin detoks kapasitesini yükseltmek: Karaciğerin en önemli detoks organı olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Gereksiz ilaç, antibiyotik ve alkol kullanmaktan kaçınmak çok çok önem arz eder. Aynı zamanda beslenmemizde yeşil sebzeler ve özellikle enginar, deve dikeni, su teresi, roka gibi sebzelerin bulunması gerekir.

•    Kabızlık yaşamamak; bağırsakların karaciğer kadar detoks yaptığını biliyor muydunuz? İşte bu nedenle kabızlık yaşayan kişiler daha fazla toksine maruz kalır. Her gün ve günde en az bir defa tuvalete çıkmak oldukça önemlidir. Bunun için bol lifli bir beslenme düzeni kurulmalıdır.

•    Cildimiz terleme yolu ile toksin atar. O nedenle mutlaka egzersiz yapılmalı veya sauna buhar banyoları tercih edilmeli. Terlemeyi kolaylaştırmak ve toksin atabilmek için bol su içilmeli. Ancak egzersiz sonrası terin ciltte uzun süre kalmamasına da dikkat edilmeli.

•    Balık tüketminde seçici davranmak: Derin deniz balıkları yerine, sığ suda yetişen, küçük ve mümkünse vahşi balıkları tercih etmeliyiz. Ayrıca çiftlik balıklarından kaçınılmalı, kabuklu deniz ürünlerinin yüksek miktarda cıva içerdiği unutulmamalıdır.

•    Temizlik için kullanılan kimyasalları doğal ürünlerden seçmek; hem çevresel kirleticileri azaltmak, hem de kendi sağlığımız için, doğal içerikli temizlik maddeleri tercih edilmeli. Sirke, karbonat, sabun, arap sabunu birçok deterjanın yerine kullanılabilir.

•    Plastik maruziyetini azaltmak: Evde yapabileceğimiz en önemli detoks adımıdır. BPA, ftalatlar, PVC (polivinil klorür) isimli plastikler,  vücutta östrojeni taklit ederek, üreme hormonlarını bozmakta ve birçok hastalığa yol açabilmektedirler. Özellikle plastik su şişeleri, mikrodalgada kullanılan plastik kaplar, yağlı yiyeceklerin peynir ve tereyağ gibi poşet veya plastikte saklanması oldukça zararlı ve toksin maruziyetini artırmaktadır. 

•    Bol su içmek: Su vücudun en önemli temizleyicisi olarak sayılabilir. Özellikle böbreklerin daha iyi çalışması, atılması gereken kimyasalların atımını hızlandırmak için su içmeyi ihmal etmemeliyiz.

•    Meyve sebze tüketimini artırmak: Özellikle renkli gıdaların seçilmesi, örneğin turuncu havuç yerine ulaşabiliyor isek mor havucun seçilmesi, marul yerine kale, su teresi veya rokanın tercih edilmesi de vücudun detoks faaliyetine katkıda bulunmaktadır. iyi bir detoks planı için % 25 protein kaynakları, % 75 sebze meyve gerekmektedir.

•    Baharatları artırmak: Baharatlar ORAC değeri en yüksek yiyeceklerdir. ORAC değeri yani yiyeceklerin antioksidan kapasitesi olarak açıklanır. Açılımı ‘Oxygen Radical Absorbance Capacity’ dir. Türkçesi oksijen radikaller, yani zararlı maddeleri yakalayabilen anlamına gelir. 
İlk sırada her zaman sumak ve karanfil yer almaktadır. Daha sonra ise zencefil, tarçın, zerdeçal, karabiber, kişniş, biberiye gibi baharatlar sayılabilir. Baharatları bolca kullanmamız, detoks kapasitemizi artırmak için fayda sağlamakta.

•    Yemek pişirme yöntemleri: Yemekleri nasıl pişirdiğimiz de, o yiyeceğin bize toksin sunmasını önlemek adına önemli bir adım. Kızartma yerine, fırın veya haşlama tercih etmek, mangal yaparken baharatlar ve C vitamini kaynağı olan limon, portakal gibi sebzleri kullanmak yapabileceğimiz küçük önlemler olarak sıralanabilir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *