Gıda Bülteni Yazarlar En çok bozulan şey: Diyet! Ne yapmalı?

En çok bozulan şey: Diyet! Ne yapmalı?

Bahar ayları ve yaz başında diyet yapma çabaları sıklaşır. Ama her diyet yapanın başına en çok gelen şey: diyeti bozmaktır. böyle bir durumda neler yapılır? Diyeti bozmamak, bozduysanız sonrasında atılacak adımlar nelerdir? Uzman diyetisyen Elif Karacanoğlu yazdı.

5 Dakika
OKUNMA SÜRESİ

Sağlıklı beslenme yolculuğunda küçük duraklar, molalar verilebilir. Ancak bozulması ya da mahvolması gibi kelimeleri biraz abartılı buluyorum. 

Bunları anlatmadan önce biraz ‘diyet’ kelimesinin Türk Dil Kurumu’nda geçen anlamlarına bakmak isterim. Üç anlamı var: 
1.  Anlamı: İslam hukukuna göre, öldürme ve yaralanmalarda suçlunun ödemek zorunda olduğu para veya mal; kan akçesi, kan pahası, kefaret. 

“Kolunun diyetini ben verdim. Yoksa çolak kalacaktın” – Ömer Seyfettin

2.  İsim, mecaz anlamı: Bir şeyin karşılığı olarak ödenmek zorunda kalınan şey. 
“Şimdiye kadar yaşadığım güzelliklerin diyetini ödemek istiyorum.” – Recep Seyhan

3. Anlamı: Bizim kullandığımız manada kullanılan diyetten bahseder ve Fransızca “diete” kelimesinden  gelmektedir.

Sağlığı korumak veya düzeltmek amacıyla uygulanan beslenme rejimi; perhiz, rejim.
Sanıyorum ki kullanılan ilk iki anlamı, üçüncü anlamı olan beslenme düzenini uygulamaya çalışırken, kişiyi strese sokmaktadır. Belki de bu nedenle sevdiğimiz bir şeyi yerken, kendimizi kötü hissedip, bunun bir diyeti yani cezası olmalı diye düşünülmekteyiz.

Ödül-ceza anlayışı ile sağlıklı beslenme olmaz

Sağlıklı beslenme düzeni, bir keyif veren dönem yani ödül ve sonra peşinden gelen bir ceza beklentisi ile kurulamaz. Aksine bu düşünce, kaygıya ve kötü beslenmeye yol açabilir.
Sağlıklı beslenmeye çalışırken, düzenimizden neden saptığımızı anlamak için, yeme davranışından ve bunu etkileyen psikolojik faktörlerden bahsetmek gerekir. 

Yeme davranışı ve yemek seçimlerimiz, sosyal, kültürel, psikolojik, fizyolojik birçok faktörden etkilenir. Ayrıca gerçekten acıkmayı fizyolojik açlık ile ifade ederiz. 

Kan şekerimizin düşmeye başladığı, midemizin guruldadığı ve beynin bize yemek yeme sinyali gönderdiği açlıktır bu. 

Özlemek acıktırır mı?

Bir de hedonik açlık diye tanımlanan bir davranış vardır; yiyeceğin kokusunu almak, tadını hatırlamak ve hatta o besinin yendiği başka bir zamanı ve o sofradaki kişileri özlemek gibi birçok başka duygusal özellikleri sebebiyle iştahın artması sonucu oluşur. 

Örneğin makarna veya su böreği veya baklava gördüğümüzde, hiç aç olmasak da o yiyeceği canımızın çekmesi söz konusu olabilir. Ama zaten özlediğimiz belki de su böreği değil, onu birlikte yediğimiz aile veya arkadaş sofraları. 

Yemek seçimlerimize bu kadar faktörün etki ettiğini öğrendiğimize göre, lütfen artık kendimize kızmayı bırakabilir miyiz? 
Çünkü her ceza düşüncesi, sonra peşinden bir ödül ister. Bu kısır döngü içinde davranmayı bırakmazsak, diyete her başladığımızda tekrar tekrar bozacak, böylece her iyi niyetli başlangıcımız, daha fazla kilo olarak geri dönecektir. Buna diyetin Yo-Yo etkisi deniyor.

Sizin seçeneğiniz hangisi?

Siz belki kilo vermek veya belki de örneğin kolesterolünüzü düşürmek gibi motivasyonlarla bir beslenme programına başladınız. 

Programınızda ise hangi saat ne yiyeceğiniz, ne kadar yiyeceğiniz yazılı. Ancak hafta sonu arkadaşlarınızla bir pizzacıda buluştunuz. Sizin diyetinizde olmasa bile canınız orada arkadaşlarınızla birlikte aynı şeyi yemek istedi. Burada iki düşünce şekli devreye giriyor;
1.  seçenek; pizzayı yersiniz, kola da içersiniz, belki makarna, tiramisu vs…  
Daha sonra patlayana kadar yediğiniz için kendinizi kötü hissedeceksiniz. Başarısız oldunuz. Sadece beş gün yaptığınız diyet, ilk hafta sonunda  bozuldu. Kahretsin!

O halde cezalandırılmalıyız. Cezamız hazır; arama motorundan üç gün veya bir hafta sıvı beslenme programı bulmak zaten çok kolay. Üç gün boyunca mideniz sırtınıza yapışacak kadar aç kaldınız. 

Dördüncü gün artık çıldırmak üzeresiniz ve başlarım diyetine nidaları ile ofise kahvaltıda üç poğaça söyleyip, çayınıza beş şeker atarak, diyeti zirvede bıraktınız.

2.  seçenek; pizza, tatlı,  makarna, her birini yemek zorunda mıyım? Sadece ince tabanlı bir küçük boy pizza seçip, yanına bol salata sipariş verebilirim. 

Eğer tatlı yemek istiyorsam, pizzayı iki ince dilim tercih edebilirim. Böylece hem kontrollü davranmış olurum, hemde sosyal ortamlardan geride kalmam. Bir de çıkışta eve yürüyerek dönersem, aldığım kaloriyi harcamaya başladım bile.

Ertesi gün, kaldığım yerden sağlıklı beslenme düzenime geri dönebilirim. 

Suçluluk hissetmiyorum. 

Diyet benim için uygulaması zor bir şey olmaktan çıktı bile. Yaşam tarzı dedikleri bu olabilir mi?

O zaman önce soruyu değiştirelim; diyet bozulan bir şey midir?

Biz diyetisyenler bazen kişilerin ihtiyaçları doğrultusunda çok kısıtlı diyetler yaptırabiliyoruz. 

Örneğin, diyaliz hastasına verdiğimiz diyetler, çölyak için yaptırdığımız diyetler veya eliminasyon diyeti süreci gibi. Ancak orada bile standart yoldan saptığımız zamanlar olabiliyor. Kendi sınırları içerisinde olmak kaydı ile. 

İtiraf edeyim ben de her gün hangi saatte ne yiyeceğimi kestiremeyebiliyorum. Hayat düz bir yol değil çünkü. 

Diyeti bozarsanız ne yapmalı?

O halde diyeti bozduğumuzu düşündüğümüz dönemler için yapılabilecekleri maddeler halinde sıralayalım:

1.  Gideceğiniz yere çok aç gitmemeye çalışın.  
2.  Kaçamak yapmadan önce planlayın, menüyü öğrenin ve küçük porsiyonlar halinde sevdiğiniz yiyecekleri tüketin. Burada gerekiyorsa diyetisyeninizden destek alın. 
Oluşturduğunuz  plana sadık kalmaya çalışın. 
3.  Ertesi gün suçluluk hissetmeden beslenme rutinlerinize geri dönün.
4.  Her öğününüz için pişmiş veya çiğ sebzeler, meyveler, iyi kalite proteinler, kuruyemişler gibi yemeniz gerekenleri hazırlayıp, işte veya evde diyetinize uyum göstermeye çalışabilirsiniz. 
5.  Pişirmeniz gerekenleri önceden pişirin.
6.  Yanınızda taşınması gerekenleri porsiyonlayıp, uygun kaplara bölün. 
7.  Bol su için.
8.  Hareketli olun. 
9.  Tüm bunları yaparken bir ödül veya ceza gibi düşünmek yerine, gerçekte yapmanız gerekenler olduğunu hatırlatın kendinize. Çünkü bu beden sizin ve ona iyi bakmak başkasının değil, sizin göreviniz.

Bu adımları uygulayarak diyet değil bir yaşam tarzı oluşturabilirsiniz.

Tatiller, arkadaş ve aile toplantıları sizin için bir stres kaynağı olmak yerine, keyifle geçirilen zamanlara dönüşebilir. Her tatilin sonunda yapılacak detoksların yerini temiz beslenme rutinleri ile değiştirelim. 

Elbette detoks yapmak isterseniz yapabilirsiniz. Bunun hiçbir sakıncası yok. Sadece keyifli zamanların sonrasına, bir bedel ödeme yolu olarak detoks planlamayı bırakın. x

İyi beslenmek ve kendine bakmak sizin geleceğinize yaptığınız en önemli yatırımlar.  

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *