Boston Üniversitesi Halk Sağlığı Okulu’nun öncülüğünde yapılan araştırma, PFAS’a (Per- ve Polifloroalkil Maddeler) maruz kalmanın gıda kaynaklı boyutunun son 20 yılda azaldığını ortaya koydu. Ancak araştırma, özellikle deniz ürünleri, yumurta ve kahverengi pirinç gibi gıdaların hâlâ PFAS maruziyetine katkı sağladığını gösteriyor.
Bu kimyasallar, doğada kolay kolay parçalanmadıkları için “sonsuz kimyasallar” olarak biliniyor ve bağışıklık sisteminden tiroid bozukluklarına, karaciğer hasarından bazı kanser türlerine kadar birçok sağlık sorunuyla ilişkilendiriliyor.
İçme suyu hâlâ önemli bir risk
Çalışmada, Kaliforniya genelinden 700 yetişkinin kan örnekleri ve beslenme verileri analiz edildi. Sonuçlar, PFAS maruziyetinin en yüksek olduğu bölgelerin, musluk suyunda PFAS tespit edilen bölgeler olduğunu ortaya koydu.
Araştırmanın başyazarı Dr. Emily Pennoyer, “Gıda yoluyla maruziyet azalmış olabilir ama içme suyu hâlâ ciddi bir kaynak. Bu konuda daha sıkı önlemler gerekli” dedi.
Türkiye'de PFAS kirliliği var mı?
2021 yılında yapılan bir çalışmada, Türkiye'nin 33 şehrinin musluk sularında PFAS kimyasallarının ciddi miktarlarda bulunduğu belirlendi. Özellikle İstanbul, musluk suyunda 11.27 ng/L'ye kadar PFAS seviyeleriyle en yüksek kirliliğe sahip şehir olarak öne çıktı. Ayrıca, şişelenmiş sularda da düşük seviyelerde olsa da PFAS tespit edildi. Uzmanlar, içme suyu için 1 ng/L'lik bir eşik önerirken, mevcut veriler bu seviyenin çok üzerinde kirlilik gösterdi.
Ergene ve Sakarya nehirleri ile Küçükçekmece, Büyükçekmece, Terkos, Eğirdir ve Beyşehir göllerinde de PFAS kirliliği tespit edildi. Bu göller, Türkiye'nin en büyük içme suyu rezervleri arasında yer almakla birlikte bu durum, içme suyu güvenliği açısından ciddi bir risk oluşturuyor.
Uzmanlar tüketicilere neler tavsiye ediyor?
Uzmanlar, tüketicilerin PFAS maruziyetini azaltmak için; fluor içermeyen ambalajlı” ürünleri tercih etmelerini, teflon kaplı tavalardan uzak durmalarını, ev tipi su filtreleri kullanmalarını öneriyor.
Yeni nesil PFAS’lara dikkat!

Araştırmacılar, çalışmada yalnızca "eski" PFAS türlerine odaklanıldığını, ancak piyasada çok sayıda yeni ve az bilinen PFAS formunun kullanıldığını belirtiyor. Bu yeni nesil kimyasallar hakkında araştırmalar ise oldukça yetersiz.
BUSPH’den Prof. Dr. Thomas Webster, “Gıda dışında; hava, toz, kozmetikler gibi iç ortam maruziyetlerini de incelememiz gerekiyor” uyarısında bulundu.