Gıda Bülteni Gündem Türkiye’nin gıda güvenliği alarm veriyor: Daha kaç can yanacak?

Türkiye’nin gıda güvenliği alarm veriyor: Daha kaç can yanacak?

Türkiye son haftalarda tüyler ürperten bir tabloyla yüzleşiyor. Bir gün düğün yemeğinde tavuk-pilavdan zehirlenenler… Böcek ailesini dramatik sonu… Ertesi gün bir yudum kahvenin yoğun bakıma uzanan süreci… Yaşananlar ürkütücü ama bir gerçek var ki; Türkiye’de gıda güvenliği sistemi çökmüş durumda ve bu çöküşün ortasında insan hayatı her gün biraz daha eriyor.

2 Dakika
OKUNMA SÜRESİ

Her zehirlenme vakasının ardından aynı cümleleri duyuyoruz:

“Numuneler alındı, inceleme başlatıldı…” Ama bu cümle artık kimseyi teselli etmiyor. Çünkü toplum biliyor: Biz bu filmi daha önce çok izledik.

Denetimler kâğıt üstünde, gerçek hayatta yok

Türkiye’de gıda işletmeleri teoride sıkı kurallara tâbi. Fakat pratikte tablo bambaşka. Özellikle küçük işletmelerde, kontrol mekanizması tamamen “beyana dayalı” hale gelmiş durumda.
Denetim sayısı yetersiz, analiz süreçleri ağır işliyor, cezalar caydırıcı değil.
Bilim insanları yıllardır uyarıyor: “Gıda zehirlenmelerinin yüzde 90’ı doğru depolama ve hijyenle engellenebilir.”

Peki, biz ne yapıyoruz?

Her skandaldan sonra birkaç gün konuşuyor, sonra unutuyoruz.
İhmal mi, sistem sorunu mu?
İkisi de.

Türkiye’de gıda güvenliği zinciri birkaç zayıf halkadan ibaret:

•    Yetersiz denetim
•    Hijyen standartlarının uygulanmaması
•    Laboratuvar kapasitesinin düşük olması
•    Yasal boşluklar ve geçersiz cezalar
•    Eğitimsiz personel ve denetimsiz taşeron sistem

Bugün tavuk-pilavdan zehirlenen insanlar varsa, yarın denetimsizliklerden kokoreçten, midyeden, kumpirden…
Sokak lezzetleri kültürümüzün bir parçası olabilir; ancak denetimsiz olduklarında bir gecede onlarca insanı hastanelik edebilecek potansiyele sahip.

Kahve içerken hastanelik olan bir genç kız; bir sinyal değil, bir çığlık

Kahve içtikten sonra yoğun bakımlık olan bir genç kızın durumu Türkiye’de gıda güvenliği için kırılma noktasıdır.
Bu sadece “şanssız bir zehirlenme” değildir.

Bu olay bize şunu haykırıyor:

“Artık hiçbir şey güvenli değil!”
Evdeki temel gıdaların bile bozulma, kontaminasyon veya kimyasal risk taşıdığı bir noktadayız.
Süt şişmesi, salam zehirlenmesi, tavukta salmonella, içecekte küf toksinleri…
Hepsi birden bire olmuyor; yıllardır ihmal edilen kontrol mekanizmalarının sonuçları birikerek patlıyor.

Tüketici kime güvenecek?

Devlete mi?
Markalara mı?
Kasaptaki etikete mi?
Ambalajın üzerindeki son kullanma tarihine mi? 
Türkiye’de artık gerçek bir soru var:
“Güvenli gıda lüks mü oldu?”
Çözüm çok net: Sistem yeniden kurulmalı

Gıda güvenliği bir tercih değil, milli güvenlik meselesidir.
Ve bugün herkes aynı soruyu sormalı:
“Bir sonraki kurban kim olacak?”
 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *