Her zehirlenme vakasının ardından aynı cümleleri duyuyoruz:
“Numuneler alındı, inceleme başlatıldı…” Ama bu cümle artık kimseyi teselli etmiyor. Çünkü toplum biliyor: Biz bu filmi daha önce çok izledik.
Denetimler kâğıt üstünde, gerçek hayatta yok
Türkiye’de gıda işletmeleri teoride sıkı kurallara tâbi. Fakat pratikte tablo bambaşka. Özellikle küçük işletmelerde, kontrol mekanizması tamamen “beyana dayalı” hale gelmiş durumda.
Denetim sayısı yetersiz, analiz süreçleri ağır işliyor, cezalar caydırıcı değil.
Bilim insanları yıllardır uyarıyor: “Gıda zehirlenmelerinin yüzde 90’ı doğru depolama ve hijyenle engellenebilir.”
Peki, biz ne yapıyoruz?
Her skandaldan sonra birkaç gün konuşuyor, sonra unutuyoruz.
İhmal mi, sistem sorunu mu?
İkisi de.
Türkiye’de gıda güvenliği zinciri birkaç zayıf halkadan ibaret: 
• Yetersiz denetim
• Hijyen standartlarının uygulanmaması
• Laboratuvar kapasitesinin düşük olması
• Yasal boşluklar ve geçersiz cezalar
• Eğitimsiz personel ve denetimsiz taşeron sistem
Bugün tavuk-pilavdan zehirlenen insanlar varsa, yarın denetimsizliklerden kokoreçten, midyeden, kumpirden…
Sokak lezzetleri kültürümüzün bir parçası olabilir; ancak denetimsiz olduklarında bir gecede onlarca insanı hastanelik edebilecek potansiyele sahip.
Kahve içerken hastanelik olan bir genç kız; bir sinyal değil, bir çığlık
Kahve içtikten sonra yoğun bakımlık olan bir genç kızın durumu Türkiye’de gıda güvenliği için kırılma noktasıdır.
Bu sadece “şanssız bir zehirlenme” değildir.
Bu olay bize şunu haykırıyor:
“Artık hiçbir şey güvenli değil!”
Evdeki temel gıdaların bile bozulma, kontaminasyon veya kimyasal risk taşıdığı bir noktadayız.
Süt şişmesi, salam zehirlenmesi, tavukta salmonella, içecekte küf toksinleri…
Hepsi birden bire olmuyor; yıllardır ihmal edilen kontrol mekanizmalarının sonuçları birikerek patlıyor.
Tüketici kime güvenecek?
Devlete mi?
Markalara mı?
Kasaptaki etikete mi?
Ambalajın üzerindeki son kullanma tarihine mi?
Türkiye’de artık gerçek bir soru var:
“Güvenli gıda lüks mü oldu?”
Çözüm çok net: Sistem yeniden kurulmalı
Gıda güvenliği bir tercih değil, milli güvenlik meselesidir.
Ve bugün herkes aynı soruyu sormalı:
“Bir sonraki kurban kim olacak?”
